YURTHABERLER – Dünya gazetesi yazarı Şeref Oğuz Whatsapp’taki bilinmeyenleri yazdı.
Whatsapp’ta bilinmeyen numaradan yığınca foto ve devamında bir mesaj; “… toplantısının görselleri…” İster istemez merak ediyorsunuz, bunları kim gönderdi? Soruyorsunuz; “bir adınız var mı?” Cevap yerine bu defa sesli mesaj bırakıyor, yine adı ve kurumu yok ama “haberi kullanın” diyor.
levent yabancı escort
Israr ediyorsunuz ve adını yazıyor; “Öznur.” Kesin bir soyadınız da vardır sizin; “filancaoğlu.” Peki, kurumunuz? “Bilmem ne PİAR. Bunun davet üzerinden olanı var ki evlere şenlik; “Filan AŞ’nin toplantısına bekliyoruz.” İyi de tarihi, yeri, konusu? Ve sonra numaran aranıyor, açamıyorum.
zeytinburnu yabancı escort
Çünkü kötü bir iletişimcinin elinde o şirket veya kurumun itibarı can çekişiyor. Adını dahi yazmaktan aciz birine kurumun iletişimini teslim eden patrona ne demeli? Hele bazı patronlar var ki medyayı ayağına “itibar açlığını” giderircesine çağıran; “az sayıda basın davetlidir” hezeyanıyla birlikte…
Kurumların edep bilmez adap bilmez iletişimcilerine ne demeli; “Sayın Şeref Oğuz, şuna seçildiniz, katılmanızı…” Misal imzaya bakıyorsun; MÜSİAD’ın yeni başkanı… Gönderen; kurumsalcısı… Ne zarafet ne davet adabı… Oysa İSO, mesajdan önce dahi izin alacak kadar edep erkân bilebiliyor.
maslak yabancı escort
Bundan 25 yıl önce dünyanın ilk sanal mitingini yapmıştım ve internet hatları tahsis edilsin diye Türk Telekom’u uyarmıştık. Sonra bir e-posta aldığımı hatırlıyorum; “Genelkurmay başkanı ile görüşme talebiniz kabul edilmiştir, 2 numaralı nizamiye kapısında saat bilmem kaçta…”
Bir de davet adabını bilmeyen PİAR’cılar var… Bugün karar verip yarın toplantı dayatma küstahlığındakiler… Davetin kanalı ne olursa olsun, değişmeyen sabitleri vardır; etkinliğin adı, kısa açıklaması, yeri ve zamanı… Bunlar yoktur ve her birini siz, geri arayıp öğrenmek zorundasınız.
Toplantıya davetin de bir adabı var mıdır?
PİAR şirketi sizi bazen aynı gün ama çoğu kez yarın, toplantıya davet eder. Toplantı önemlidir ama sizin öneminiz yoktur. “Neden?” diye sorunca; filanca bakandan/patrondan ancak “olur” almışlardır. Öyle ya insanoğlu nefesini tutmuş, pencere önünde kısmet bekleyen evde kalmış gibi bu davetin kendisine yapılmasını bekliyordur.
Toplantıya çağrılanlara az mühlet verilmesi ne anlama gelir?
Az mühlet, davet ettiklerinize hakarettir. Onların zamanına saygısızlıktır. Sizin aptallığınız, konuklarınıza karşı küstahlıktır. Batı’da short notice, en büyük terbiyesizliklerden biri kabul edilir ve iş yapma kültüründe “ayıp” sayılır. Ama “sayın patron/bakan ancak okey verdi” mazeretiyle geçiştiremezsiniz.
Türkçeden Türkçeye tercüme edersek; usul; esastan kıdemlidir, yani önce gelir. Usul; ‘adaba, edebe, görgüye, zarafete, nezakete, terbiyeye’ dairdir. Esas ise her ne yapıyorsan onun içeriğidir. Kurumsal iletişimci, önce iletişim adabını bilmelidir.
Aksi halde kurumun itibarı kemirilir, gönderdiğin e-posta spam kutusuna tanımlanır, becerip adını yazmadan aradığın telefon numaran engellenir, hizmet verdiğini sandığın şirket; halkla ilişkiler bir yana basınla çelişkiler yaşar.
Kurum başkanlarına, patronlara önerim; “itibarınızı yönetmekten daha önemli işiniz olamaz ve yetkin olmayan iletişimcinin elinde bu itibar, çöpe gitmektedir.”
Kaynak : dunya.com